2. Mahmut Döneminde İmparatorluk İçerisinde Bağımsızlık Hareketleri
Çeşitli ırk, din, dil ve kültürlere sahip olan toplumlardan oluşan Osmanlı İmparatorluğu ülkesinde XVIII. yüzyıl sonlarından itibaren Fransız ihtilâlinin doğurduğu milliyetçilik akımı süratle yayılmış, bunun sonucunda da bağımsızlık hareketleri başgöstermiştir. Devlet gittikçe yayılan bu ayaklanma hareketleriyle de uğraşmak durumunda kalacaktır. Daha önce de değinildiği gibi, başta Rusya olmak üzere, diğer Avrupa devletleri, Balkanlar’daki Osmanlı Hıristiyan tebaayı sürekli olarak isyana kışkırtmışlardı. Gerçekten Napolyon Bonapart, Avusturya’yla Campo Formio Antlaşması’m imzaladıktan sonra, Akdeniz’e hâkim olmak amacıyla Dalmaçya kıyılarıyla, Balkanlarda, milliyetçilik ve dolayısıyla bağımsızlık hareketlerinin yayılmasında büyük çabalar göstermişti.
Bununla o, Osmanlı Devletini içte meşgul edip Mısır’a hâkim olmayı planlıyordu. Gerçekten Napolyon, Afora’daki Rum halkım işgal ettiği Yedi ada’daki komutanlarına “Rum halkını elde etmek için elimizden gelen her çabayı gösteririz.[1]
Eğer halk, bağımsızlığa özen gösteriyorsa onlara milliyetçilik ve dolayısıyla bağımsızlık fikirlerini harekete geçiriniz” emrini vermiştir. Bir süre sonra komutanlardan aldığı raporlarda, emirlerinin başarıyla uygulanıp, çok iyi sonuçlar alındığını öğrenince, Yunanistan’da gelişen milliyetçilik tutuculuğu, dinî tutuculuktan daha güçlü olacaktır diyerek, Rumlara gemilerle pek çok silâh ve cephane sevketmiştir. Daha sonra Napolyon Bonapart, işgal ettiği M ısır halkını da aynı biçimde Osmanlı Devletine karşı ayaklanmaya teşvik etmiştir. Bununla birlikte Fransa’ma çekildiği Yedi ada’ya, Osmanlı Devleti’nin dostu ve müttefiki sıfatıyla Ruslar geldi; onlar da Fransızlar gibi Rum halkını Osmanlılara karşı kışkırtmaktan geri durmadılar. Buna paralel olarak Ruslar, Balkanlar’daki diğer Hıristiyan tebaayı da milliyetçilik duygularını galeyana getirmek suretiyle Osmanlı devletine karşı kışkırtmalarda bulunmayı sürdürdü. Öte yandan Fransızlar, Mısır ve Doğu – Akdeniz’den çekilmelerinden sonra da Osmanlı halkları arasında milliyetçilik kışkırtmalarını sürdürmüşler, Rumca, Ermenice ve Türkçeye çevirttikleri milliyetçiliğe ait çeşitli eserleri Osmanlı imparatorluğu içinde memleketlere gönderdiler. Bunun üzerine 1802 – 1806 yıllan arasında Paris elciliği görevinde bulunan Halet Efendinin, Osmanlıı hükümetini uyarması üzerine, esasen daha önce bu propaganda eylemlerini tespit ettirmiş bulunan hükümet, Rum patriği aracılığıyla Mora ve adalardaki Rumların dikkatleri çekilmişse de pek başarılı olunamamış, Hıristiyan tebaalar arasında milliyetçilik ve dolayısıyla da bağımsızlık hareketleri yayılmaya devam etmiş, bu durum da Osmanlı Devleti için gerek içte, gerekse dışta son derecede tehlikeli sorunlar ortaya çıkarmıştır.[2]
[1] Mücteba İlgürel, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, s.114.
[2] Münir Aktepe, “III. Ahmet” Maddesi, Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. 2, İstanbul 1989, s.34.