Hititlerden sonra Orta Anadolu da GORDİON merkezli olarak kurulmuş( Ankara-Polatlı)
Kendilerine ait bir alfabeleri vardır.
Kuyumculuk ve kaya oymacılığında ilerlemişler. Kybele adını verdikleri ana tanrıçaya inanmışlar Tümülüs tipi mezarlar yaygındır. Megaron tipi ev mimarisi yaygındır.
Ticaret yolları üzerinde bulunmalarına rağmen tarımla uğraşmışlar. Tarımı geliştirmek için kanunlar yapmışlar
Antik batı kaynaklarındaki bilgilere göre Avrupa’da oturdukları sırada Brygler ya da Brigler adını taşıyan Frigler, MÖ. 1200’lerden başlayarak Makedonya ve Trakya’dan Boğazlar yolu ile Anadolu’ya göç eden Trak boylarından biridir. Friglerin başlangıçta Troya ve çevresini ele geçirdikleri, zaman içinde Askania Gölü (İznik Gölü) kıyıları ile Sangarios (Sakarya) Nehri Vadisi’ne doğru yayıldıkları anlaşılmaktadır. Frigler, buradan güney ve doğu yönde genişleyerek Anadolu içlerine yayılmaya devam etmişler, MÖ. 11. yüzyıla doğru Polatlı yakınlarındaki daha sonra başkentleri olacak olan Gordion (Yassıhöyük)’a ulaşmışlardır.
MÖ. 8. yüzyılın sonuna doğru kent, Anadolu kervan yollarının doğu-batı ticaretinde giderek önem kazandığı bu dönemde Friglerin başkenti konumuna yükselmiştir. Frig Devleti’nin bilinen ilk kralı, başkent Gordion’a adını vermiş olan Gor- dios’tur (MÖ. 8. yüzyılın ilk yarısı). Kral Gordios’tan sonra, Frig tahtına oğlu Midas (MÖ. 742 veya 738) geçmiştir. Midas, bir yandan Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Urartu, Kuzey Suriye ve Assur ile diğer yandan batıda Batı Anadolu sahilleri ve Kıta Yunanistan ile ilişkiye giren Anadolu’nun ilk Demir Çağ kralı olarak haklı bir üne sahip olmuştur. Onun döneminde Frig Devleti’nin yayılım alanının sınırları kesin olarak saptanamamakla birlikte Kızılırmak Nehri’nin doğusunda Çorum, Tokat ve Kırşehir; kuzeyde Samsun; güneyde Niğde ve Konya; güneybatıda Burdur ve Elmalı Ovası; batıda Eskişehir, Afyonkarahisar ve Kütahya; kuzeybatıda Bandırma yörelerine kadar etki alanlarını genişlettikleri anlaşılmaktadır. Kızılırmak’ın batısında Ankara, Polatlı yakınlarında Hacıtuğrul-Yenidoğan Höyüğü, Eskişehir yakınlarında Pessinus (Ballıhisar) ve Dorylaion (fiarhöyük); doğuda eski Hitit başkenti Hattuşa, Çorum’un kuzeyinde Pazarlı, Yozgat yakınlarında Alişar ve Kerkenes, Kırşehir yakınlarında Kaman Kalehöyük önemli Frig merkezleridir.
Friglerin siyasi ve kültürel olarak en güçlü oldukları kesim, Yukarı Sakarya vadisinde Eskişehir, Afyonkarahisar ve Kütahya illeri arasındaki Dağlık Frigya olarak tanımlanan bölgedeki Frig Vadileri’dir. Frig Vadileri’ndeki özgün Frig yerleşmeleri, yüksek, kayalık platolar üzerine kurulmuş olan kale tipi yerleşmelerden oluşmaktadır. Kalelerde olasılıkla yönetici sınıf oturmaktaydı. Halk ise kalelerin eteklerinde köy niteliğindeki yerleşmelerde yaşıyor olmalıydı.
MÖ. 7. yüzyılın ilk yarısında Kafkasya üzerinden gelen göçebe Kimmerler Anadolu’yu kasıp kavurmuştur. Frig başkenti Gordion’un da bu felaketten etkilendiği, antik batı kaynaklarında kral Midas’ın, Kimmerli istilacılara karşı aldığı yenilgiye dayanamayıp boğa kanı içerek intihar ettiği bildirilmektedir. En görkemli çağını yaşadığı sırada uğradığı Kimmer baskını ve kral Midas’ın ani ölümü karşısında Frig Krallığı’nın politik gücü sona ermiştir. Ancak, bu olay geniş anlamda ele alındığında Frig egemenliğinin sonu, Friglerin tamamen tarih sahnesinden çekilmesi demek değildir. Ancak, Gordion artık güçlü bir devletin başkenti olmayıp, yalnızca bölgesel bir merkez durumundadır. Frig beyleri, bu topraklarda M.Ö. 590 yılındaki Lid- ya Kralı Alyattes (MÖ. 6l0-560)’in Kızılırmak seferine değin bağımsızca; bu tarihten MÖ. 547/46 yılındaki Pers istilasına kadar da Lidya Krallığı’na bağımlı prenslikler halinde varlıklarını devam ettirmişlerdir. Lidya Krallığı’nın yıkılışından sonra Frigya, iki yüz yılı aşkın bir süre Pers împaratorluğu’nun bir parçası olmuştur. Askerî ve idari planda kalan Pers egemenliği boyunca yerli halk, büyük ölçüde geleneksel yaşam biçimi ve kültürlerini sürdürmeye devam etmiş, eski Frig dili ve yazısı en azından MÖ. 4. yüzyıla, hatta 3. yüzyıla kadar kullanılmıştır.
Frig ekonomisinin temeli öncelikli olarak tarıma ve hayvancılığa dayanıyordu ve nüfusun büyük bir bölümü köy niteliğindeki yerleşmelerde yaşıyor olmalıydı. Bu noktada merkeze bağlı soylu beylerin etrafında toplanmış, birbirinden ayrı bölgelerde hüküm süren, feodal yapılı bir Frig devlet yönetiminden söz edilebilir. Çiftçilikle geçinen köylü sınıfının yanında madencilik, ahşap işçiliği, dokumacılık gibi farklı endüstri kollarında çalışan zanaatkârlar, tüccarlar, merkezî yönetimden sorumlu bürokratlar ve rahiplerden oluşan, kent niteliğinde büyük yerleşmelerde yaşayan aydın bir Frig halk tabakasının varlığı da açıktır.
Friglerin Hint-Avrupa karakterli, Trak ve Eski Yunanca ile ilişkili dilleri ve Fenike alfabesinden alınmış bir alfabeleri vardır. 20 kadar harften oluşan Frig alfabesi ile yazılmış en erken Frig yazılı belgeleri MÖ. 8. yüzyılın ikinci yarısında görülür. Bunlar kaya anıtları, nişler, sunaklar ve çanak çömlekler üzerine kazınmış, kısa yazıtlar ve kelimelerden oluşur. Aynı sözcük ya da sözcük gruplarının tekrarlanmış olması nedeniyle Frig yazısı bugün okunabilmekle birlikte henüz çözülememiş bir dildir.
Ana tanrıça Matar, Frig dininde en önemli ilahedir. Bir doğa tanrıçası olarak Matar’ın kutsal alanları, kent dışında, su kaynakları ve verimli tarlaların yakınlarındaki kayalık yerlerde kurulmuştur. Ana kayaya oyulmuş fasadlar (yapı ön cepheleri), basamaklı sunaklar ve nişler Frig dini ta- pınımlarının somut tanıklarıdır. Hepsi birer açık hava tapınağı olan bu anıtlar Frig Vadileri’nde yoğundur. Yazılıkaya-Mi- das fiehri’nde yer alan Midas Anıtı, Frig fasadlarının en büyüğü ve görkemlisidir. Ayrıca, Yazılıkaya-Midas Vadisi’nde, Areyastis Anıtı, Kümbet Vadisi’nde Bahşayiş Anıtı; Köhnüş Vadisi’nde Aslankaya Anıtı Frigler’in en önemli kült anıtlarını oluşturur.
Friglerde inhumasyon ve kremasyon olmak üzere iki tip ölü gömme geleneği uygulanmıştır. Frig soyluları, ya tümülüs mezarlara ya da kayalara oyulmuş oda mezarlara gömülmekteydi. Tek kişilik ve bir defa kullanılan tümülüs mezarlarda mezar odası ahşaptan bazen de basit bir çukur şeklinde yapılmıştır. Ölü ve mezar hediyeleri oda içine yerleştirildikten sonra odanın tavanı örtülüp üzerine toprak, nadir olarak da küçük taş yığılmıştır. Tümülüs mezarlar en yoğun başkent Gordion’da bulunmuştur. Bunlar içinde en görkemlisi son yıllarda ilk kral Gordios’a ait olduğu düşünülen, 300 m çapında 53 m yüksekliğindeki Büyük Tümülüs’tür.
Kaya mezarları, çoğunlukla Frig kalelerinin ya da yakın çevresindeki kayaların yerden ulaşılması güç ve dik yüzeylerine oyulmuştur. Aile mezarı olarak kullanılan bu mezarlarda genellikle odaların içi aynen ahşap bir mimariyi andırır şekilde işlenmiştir. Bunlardan bazılarında cephe anıtsal ölçekli kabartmalarla süslenmiştir. Bu tip mezarların en anıtsal örneğini Köhnüş Vadisi’nde bulunan Aslantaş Mezarı oluşturmaktadır.
Orman bakımından zengin bir bölgede yaşayan Friglerin en özgün sanat dalı mobilyacılıktır. Metal çivi kullanılmaksızın, ağaç çiviler ve geçmelerle birbirine tutturulmuş masalar, tabureler ve servis sehpalarına ait çok güzel örnekler Gordion tümülüslerinde bulunmuştur. Bunlar Frig bezeme sanatına özgü geometrik bezekli oyma ve kakmalarla süslenmiştir. Friglerde maden endüstrisi de çok gelişmiştir. Kazma, balta gibi demir aletlerin yanında tunçtan döküm ve dövme tekniğinde yapılmış makaraya benzeyen kulpları olan kâseler, günümüz hamam taslarının atası olan ortası göbekli kaseler, büyük kazanlar, kepçeler, kemerler ve fibulalar Frig maden sanatının özgün örneklerini oluşturmaktadır. Ege dünyasında MÖ. 2. bin- yıldan beri bilinen fibulalar, tümülüs mezarlar gibi Anadolu’da ilk kez Frigler tarafından kullanılmıştır.
Cevap bırak
Sorry, you do not have a permission to answer to this question .
Cevaplar ( 4 )
Orta Anadolu’da (Sakarya nehri çevresinde) MÖ. 800 yıllarında (1000-600) devlet kurdular. Başşehirleri (Ankara yakınlarındaki) GORDION‘du.
Kimmerler tarafından yıkıldı.
Friglerin en büyük Tanrıları KİBELE ‘dir.
Kuyumculuk ve Kaya mimarisi gibi sanat dalları gelişmiştir. Tarıma oldukça önem vermişlerdir.
Fibula adı verilen çengelli iğneyi icat ettiler.
Frigler dokumacılıkta ileri gitmişlerdir. Frigyalılar TAPETES adı verilen halı ve kilimleri ile ünlüdürler
Dini merkezleri Midas’tır
Merkez Gordion’dur. (Ankara – Polatlı) Bir iç batı Anadolu medeniyetidir.
Tarım çok önemli olduğu için tarıma dayalı cezalar çok ağırdır.
Kuyumculuk, önemli ticaret yolları üzerinde olmaları nedeniyle gelişmiştir.
Müzik, kaya mimarisi ve dokuma alanlarında ilerlemişlerdir. (Tapates adıyla bilinen halı ve kilimler)
Kimmerler son vermiştir.
Kibele tapınakları, Midas’ın mezarı önemli eserleridir.
Hititlerden sonra Orta Anadolu da GORDİON merkezli olarak kurulmuş( Ankara-Polatlı)
Kendilerine ait bir alfabeleri vardır.
Kuyumculuk ve kaya oymacılığında ilerlemişler.
Kybele adını verdikleri ana tanrıçaya inanmışlar
Tümülüs tipi mezarlar yaygındır.
Megaron tipi ev mimarisi yaygındır.
Ticaret yolları üzerinde bulunmalarına rağmen tarımla uğraşmışlar. Tarımı geliştirmek için kanunlar yapmışlar
Frig Krallığı
Antik batı kaynaklarındaki bilgilere göre Avrupa’da oturdukları sırada Brygler ya da Brigler adını taşıyan Frigler, MÖ. 1200’lerden başlayarak Makedonya ve Trakya’dan Boğazlar yolu ile Anadolu’ya göç eden Trak boylarından biridir. Friglerin başlangıçta Troya ve çevresini ele geçirdikleri, zaman içinde Askania Gölü (İznik Gölü) kıyıları ile Sangarios (Sakarya) Nehri Vadisi’ne doğru yayıldıkları anlaşılmaktadır. Frigler, buradan güney ve doğu yönde genişleyerek Anadolu içlerine yayılmaya devam etmişler, MÖ. 11. yüzyıla doğru Polatlı yakınlarındaki daha sonra başkentleri olacak olan Gordion (Yassıhöyük)’a ulaşmışlardır.
MÖ. 8. yüzyılın sonuna doğru kent, Anadolu kervan yollarının doğu-batı ticaretinde giderek önem kazandığı bu dönemde Friglerin başkenti konumuna yükselmiştir. Frig Devleti’nin bilinen ilk kralı, başkent Gordion’a adını vermiş olan Gor- dios’tur (MÖ. 8. yüzyılın ilk yarısı). Kral Gordios’tan sonra, Frig tahtına oğlu Midas (MÖ. 742 veya 738) geçmiştir. Midas, bir yandan Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Urartu, Kuzey Suriye ve Assur ile diğer yandan batıda Batı Anadolu sahilleri ve Kıta Yunanistan ile ilişkiye giren Anadolu’nun ilk Demir Çağ kralı olarak haklı bir üne sahip olmuştur. Onun döneminde Frig Devleti’nin yayılım alanının sınırları kesin olarak saptanamamakla birlikte Kızılırmak Nehri’nin doğusunda Çorum, Tokat ve Kırşehir; kuzeyde Samsun; güneyde Niğde ve Konya; güneybatıda Burdur ve Elmalı Ovası; batıda Eskişehir, Afyonkarahisar ve Kütahya; kuzeybatıda Bandırma yörelerine kadar etki alanlarını genişlettikleri anlaşılmaktadır. Kızılırmak’ın batısında Ankara, Polatlı yakınlarında Hacıtuğrul-Yenidoğan Höyüğü, Eskişehir yakınlarında Pessinus (Ballıhisar) ve Dorylaion (fiarhöyük); doğuda eski Hitit başkenti Hattuşa, Çorum’un kuzeyinde Pazarlı, Yozgat yakınlarında Alişar ve Kerkenes, Kırşehir yakınlarında Kaman Kalehöyük önemli Frig merkezleridir.
Friglerin siyasi ve kültürel olarak en güçlü oldukları kesim, Yukarı Sakarya vadisinde Eskişehir, Afyonkarahisar ve Kütahya illeri arasındaki Dağlık Frigya olarak tanımlanan bölgedeki Frig Vadileri’dir. Frig Vadileri’ndeki özgün Frig yerleşmeleri, yüksek, kayalık platolar üzerine kurulmuş olan kale tipi yerleşmelerden oluşmaktadır. Kalelerde olasılıkla yönetici sınıf oturmaktaydı. Halk ise kalelerin eteklerinde köy niteliğindeki yerleşmelerde yaşıyor olmalıydı.
MÖ. 7. yüzyılın ilk yarısında Kafkasya üzerinden gelen göçebe Kimmerler Anadolu’yu kasıp kavurmuştur. Frig başkenti Gordion’un da bu felaketten etkilendiği, antik batı kaynaklarında kral Midas’ın, Kimmerli istilacılara karşı aldığı yenilgiye dayanamayıp boğa kanı içerek intihar ettiği bildirilmektedir. En görkemli çağını yaşadığı sırada uğradığı Kimmer baskını ve kral Midas’ın ani ölümü karşısında Frig Krallığı’nın politik gücü sona ermiştir. Ancak, bu olay geniş anlamda ele alındığında Frig egemenliğinin sonu, Friglerin tamamen tarih sahnesinden çekilmesi demek değildir. Ancak, Gordion artık güçlü bir devletin başkenti olmayıp, yalnızca bölgesel bir merkez durumundadır. Frig beyleri, bu topraklarda M.Ö. 590 yılındaki Lid- ya Kralı Alyattes (MÖ. 6l0-560)’in Kızılırmak seferine değin bağımsızca; bu tarihten MÖ. 547/46 yılındaki Pers istilasına kadar da Lidya Krallığı’na bağımlı prenslikler halinde varlıklarını devam ettirmişlerdir. Lidya Krallığı’nın yıkılışından sonra Frigya, iki yüz yılı aşkın bir süre Pers împaratorluğu’nun bir parçası olmuştur. Askerî ve idari planda kalan Pers egemenliği boyunca yerli halk, büyük ölçüde geleneksel yaşam biçimi ve kültürlerini sürdürmeye devam etmiş, eski Frig dili ve yazısı en azından MÖ. 4. yüzyıla, hatta 3. yüzyıla kadar kullanılmıştır.
Frig ekonomisinin temeli öncelikli olarak tarıma ve hayvancılığa dayanıyordu ve nüfusun büyük bir bölümü köy niteliğindeki yerleşmelerde yaşıyor olmalıydı. Bu noktada merkeze bağlı soylu beylerin etrafında toplanmış, birbirinden ayrı bölgelerde hüküm süren, feodal yapılı bir Frig devlet yönetiminden söz edilebilir. Çiftçilikle geçinen köylü sınıfının yanında madencilik, ahşap işçiliği, dokumacılık gibi farklı endüstri kollarında çalışan zanaatkârlar, tüccarlar, merkezî yönetimden sorumlu bürokratlar ve rahiplerden oluşan, kent niteliğinde büyük yerleşmelerde yaşayan aydın bir Frig halk tabakasının varlığı da açıktır.
Friglerin Hint-Avrupa karakterli, Trak ve Eski Yunanca ile ilişkili dilleri ve Fenike alfabesinden alınmış bir alfabeleri vardır. 20 kadar harften oluşan Frig alfabesi ile yazılmış en erken Frig yazılı belgeleri MÖ. 8. yüzyılın ikinci yarısında görülür. Bunlar kaya anıtları, nişler, sunaklar ve çanak çömlekler üzerine kazınmış, kısa yazıtlar ve kelimelerden oluşur. Aynı sözcük ya da sözcük gruplarının tekrarlanmış olması nedeniyle Frig yazısı bugün okunabilmekle birlikte henüz çözülememiş bir dildir.
Ana tanrıça Matar, Frig dininde en önemli ilahedir. Bir doğa tanrıçası olarak Matar’ın kutsal alanları, kent dışında, su kaynakları ve verimli tarlaların yakınlarındaki kayalık yerlerde kurulmuştur. Ana kayaya oyulmuş fasadlar (yapı ön cepheleri), basamaklı sunaklar ve nişler Frig dini ta- pınımlarının somut tanıklarıdır. Hepsi birer açık hava tapınağı olan bu anıtlar Frig Vadileri’nde yoğundur. Yazılıkaya-Mi- das fiehri’nde yer alan Midas Anıtı, Frig fasadlarının en büyüğü ve görkemlisidir. Ayrıca, Yazılıkaya-Midas Vadisi’nde, Areyastis Anıtı, Kümbet Vadisi’nde Bahşayiş Anıtı; Köhnüş Vadisi’nde Aslankaya Anıtı Frigler’in en önemli kült anıtlarını oluşturur.
Friglerde inhumasyon ve kremasyon olmak üzere iki tip ölü gömme geleneği uygulanmıştır. Frig soyluları, ya tümülüs mezarlara ya da kayalara oyulmuş oda mezarlara gömülmekteydi. Tek kişilik ve bir defa kullanılan tümülüs mezarlarda mezar odası ahşaptan bazen de basit bir çukur şeklinde yapılmıştır. Ölü ve mezar hediyeleri oda içine yerleştirildikten sonra odanın tavanı örtülüp üzerine toprak, nadir olarak da küçük taş yığılmıştır. Tümülüs mezarlar en yoğun başkent Gordion’da bulunmuştur. Bunlar içinde en görkemlisi son yıllarda ilk kral Gordios’a ait olduğu düşünülen, 300 m çapında 53 m yüksekliğindeki Büyük Tümülüs’tür.
Kaya mezarları, çoğunlukla Frig kalelerinin ya da yakın çevresindeki kayaların yerden ulaşılması güç ve dik yüzeylerine oyulmuştur. Aile mezarı olarak kullanılan bu mezarlarda genellikle odaların içi aynen ahşap bir mimariyi andırır şekilde işlenmiştir. Bunlardan bazılarında cephe anıtsal ölçekli kabartmalarla süslenmiştir. Bu tip mezarların en anıtsal örneğini Köhnüş Vadisi’nde bulunan Aslantaş Mezarı oluşturmaktadır.
Orman bakımından zengin bir bölgede yaşayan Friglerin en özgün sanat dalı mobilyacılıktır. Metal çivi kullanılmaksızın, ağaç çiviler ve geçmelerle birbirine tutturulmuş masalar, tabureler ve servis sehpalarına ait çok güzel örnekler Gordion tümülüslerinde bulunmuştur. Bunlar Frig bezeme sanatına özgü geometrik bezekli oyma ve kakmalarla süslenmiştir. Friglerde maden endüstrisi de çok gelişmiştir. Kazma, balta gibi demir aletlerin yanında tunçtan döküm ve dövme tekniğinde yapılmış makaraya benzeyen kulpları olan kâseler, günümüz hamam taslarının atası olan ortası göbekli kaseler, büyük kazanlar, kepçeler, kemerler ve fibulalar Frig maden sanatının özgün örneklerini oluşturmaktadır. Ege dünyasında MÖ. 2. bin- yıldan beri bilinen fibulalar, tümülüs mezarlar gibi Anadolu’da ilk kez Frigler tarafından kullanılmıştır.