Rousseau, burjuvazinin Yükseliş Dönemi’nde halkın iktidarını, her alanda eşitliği ve mutlak demokrasiyi savunur. Üstelik demokrasinin gerçekleşmesine ilişkin herhangi bir belirtinin olmadığı bir dönemde demokrasiyi savunmuştur. Bu, onun ilerici yönünü oluşturmaktadır. Rousseau’nun amacı eşitlikçi bir demokratik toplum oluşturmaktır. Araştırmacılar, Rousseau’nun, milleti, egemenliğin sahibi olarak görmesi itibarıyla, egemenliğin kaynağı yönünden “milli egemenliği”, egemenliğin kullanımı yönünden ise “halk egemenliğini” savunduğunu ileri sürerler.
Rousseau, “Toplum Sözleşmesi”nde halk egemenliğinin sonucu olarak doğrudan doğruya demokrasiyi savunur. Yasalar yasa koyucular tarafından hazırlansa bile bunları onaylayan halk meclisleri olduğuna göre, yasama yetkisi halkın elindedir ve son söz halka aittir. Ancak kapitalist sistem içinde kalabalık bir nüfusla halk egemenliğini gerçekleştirmenin zorluğu karşısında Rousseau, Emredici Vekâlet kavramıyla bu sorunu çözmeye çalışmıştır. Seçmenlerin ve vekillerin olduğu bu yapıda seçmenler vekillerine direktifler verecek, vekiller de bunları uygulayacaktır. Direktifler yerine getirilmediği takdirde ise seçmenler vekilleri azledebilecek- lerdi. Yani Emredici Vekâlet yoluyla, doğrudan doğruya bireyin temsil edilmesine çalışılacaktır. Burada önemli olan bir diğer nokta da vekillerin çeşitli sınıf veya toplulukların değil, doğrudan halkın vekili olmalarıdır. Öte yandan eşitlikçi demokratik bir toplum özlemi içinde olan Rousseau, burjuvazi için tehlikeli bir düşünürdü. Çünkü onun amacı, ya halkın iktidarı doğrudan kullanmasını sağlamaktı ya da halkı kendisi adına iktidarı kullanacak olan memur durumundaki vekilleri azledebil- me yetkisine sahip kılmaktı. Böylece sınıfsal bilinçlenme devlet yönetimine yansıyabilecekti. Burjuvazinin çıkarlarına uygun düşen rejim ise daha çok milletin bütününü bağımsız milletvekillerinin temsil ettiği temsilî rejimdi.
Görüldüğü gibi Rousseau, demokrasiye ilişkin görüşleriyle çağını aşmış bir düşünürdür. Aynı zamanda çok yönlü bir araştırmacıdır. Siyasi düşünceye olduğu kadar edebiyat, pedagoji, müzik gibi çeşitli alanlara da ilgi duymuştur.
Cevap bırak
Sorry, you do not have a permission to answer to this question .
Cevap ( 1 )
Rousseau, burjuvazinin Yükseliş Dönemi’nde halkın iktidarını, her alanda eşitliği ve mutlak demokrasiyi savunur. Üstelik demokrasinin gerçekleşmesine ilişkin herhangi bir belirtinin olmadığı bir dönemde demokrasiyi savunmuştur. Bu, onun ilerici yönünü oluşturmaktadır. Rousseau’nun amacı eşitlikçi bir demokratik toplum oluşturmaktır. Araştırmacılar, Rousseau’nun, milleti, egemenliğin sahibi olarak görmesi itibarıyla, egemenliğin kaynağı yönünden “milli egemenliği”, egemenliğin kullanımı yönünden ise “halk egemenliğini” savunduğunu ileri sürerler.
Rousseau, “Toplum Sözleşmesi”nde halk egemenliğinin sonucu olarak doğrudan doğruya demokrasiyi savunur. Yasalar yasa koyucular tarafından hazırlansa bile bunları onaylayan halk meclisleri olduğuna göre, yasama yetkisi halkın elindedir ve son söz halka aittir. Ancak kapitalist sistem içinde kalabalık bir nüfusla halk egemenliğini gerçekleştirmenin zorluğu karşısında Rousseau, Emredici Vekâlet kavramıyla bu sorunu çözmeye çalışmıştır. Seçmenlerin ve vekillerin olduğu bu yapıda seçmenler vekillerine direktifler verecek, vekiller de bunları uygulayacaktır. Direktifler yerine getirilmediği takdirde ise seçmenler vekilleri azledebilecek- lerdi. Yani Emredici Vekâlet yoluyla, doğrudan doğruya bireyin temsil edilmesine çalışılacaktır. Burada önemli olan bir diğer nokta da vekillerin çeşitli sınıf veya toplulukların değil, doğrudan halkın vekili olmalarıdır. Öte yandan eşitlikçi demokratik bir toplum özlemi içinde olan Rousseau, burjuvazi için tehlikeli bir düşünürdü. Çünkü onun amacı, ya halkın iktidarı doğrudan kullanmasını sağlamaktı ya da halkı kendisi adına iktidarı kullanacak olan memur durumundaki vekilleri azledebil- me yetkisine sahip kılmaktı. Böylece sınıfsal bilinçlenme devlet yönetimine yansıyabilecekti. Burjuvazinin çıkarlarına uygun düşen rejim ise daha çok milletin bütününü bağımsız milletvekillerinin temsil ettiği temsilî rejimdi.
Görüldüğü gibi Rousseau, demokrasiye ilişkin görüşleriyle çağını aşmış bir düşünürdür. Aynı zamanda çok yönlü bir araştırmacıdır. Siyasi düşünceye olduğu kadar edebiyat, pedagoji, müzik gibi çeşitli alanlara da ilgi duymuştur.