Tanzimat Dönemi’nin en önemli katkılarından biri halkın seçimi ile oluşturulan meclislerin mahallî seviyede yönetime katılma işlevini gerçekleştirmesi olmuştur. Bunun ilk örneğini oluşturmaktadır. 1840 yılında sancak merkezlerinde kurulan Muhassıllık Meclislerinin görevi, sancaktan alınacak vergilerin miktarını saptamak ve onların düzenli toplanmasını sağlamaktı. Bu meclislere muhassılın yanında yer alan memurlarından başka, sancağın hâkimi, müftüsü, zabiti, ruhani reisleri ve sancağın ileri gelenlerinden altı kişi katılacaktı. Bu kişiler seçimle belirlenecekti. Seçimlere aday olmak için, bulunduğu yöre halkından olmak, reşit olmak, devlet ve ülke işlerinden anlamak gibi şartlar aranıyordu. Bu şartları taşıyan herkes mahkemeye müracaatla adaylığını bildirebilirdi. Seçmenler ise farklı yorumlara sebep olabilecek bir usulle, kazaya bağlı köylerden kura ile tespit edilen beşer kişi ve kaza merkezlerinde de yerleşim yerinin büyüklüğüne göre “akıllı, söz anlar, emlak sahipleri” sıfatlarını haiz 20-50 kişi olacaktı.
Görüldüğü gibi bu seçim sistemi, tüm halkın katılımından uzaktı. Muhassıllık Meclisi’ne seçilenler genellikle, yörenin ileri gelenleri ya da mülki amirin tayin ettiği kimselerdi. Seçim, memleketin önde gelen nüfuzlu kimselerinin meclise girmesini sağlamıştır. Bununla beraber Osmanlı Devleti tarihinde ilk defa halkın temsilcilerinin seçimle belirlenmiş olması, demokrasi yolunda önemli bir adımdır. Bu adım, Sultan Abdülmecit’in 1845’te ilan ettiği bir fermanla daha da ileriye gitmiştir. Sultan Abdülmecit, Meclis-i Ali-i Tanzimat’a vilayetlerden ikişer temsilci davet etmiştir. “Yarı mebuslar” diye adlandırılan bu temsilcilerin Meclis-i Tanzimat’a girmeleri meşrutiyet yolunda çok önemli bir merhaledir. Seçim usulü, 1849 yılında kurulan Eyalet Meclisi’nde de uygulanmış, seçme ve seçilme hakları yeni esaslara bağlanmıştır. Bu meclislerde seçim, meclis ve müzakere usullerini tanıyan Osmanlı toplumu Meşrutiyet Meclisi’nin oluşumu ve başarısının zemininin sağlanmasının altyapısını hazırlamıştır. Burada mahallî idarelerin geliştirilmesi ve halkın yönetime kademeli olarak katılımının sağlanmasının Tanzimatçıların demokratlıklarından değil, devlet işlerinin daha verimli halledilmesi için duyulan ihtiyaçtan kaynaklandığına ayrıca dikkat çekilmiştir. Zira yönetim daha önceki dönemlerde mahallî temsilcilerin kontrolüne verdiği birtakım görevleri merkezîleştirmekten geri durmamıştır.
Cevap bırak
Sorry, you do not have a permission to answer to this question .
Cevap ( 1 )
Halkın Yönetime Katılımı: Muhassıllık Meclisleri:
Tanzimat Dönemi’nin en önemli katkılarından biri halkın seçimi ile oluşturulan meclislerin mahallî seviyede yönetime katılma işlevini gerçekleştirmesi olmuştur. Bunun ilk örneğini oluşturmaktadır. 1840 yılında sancak merkezlerinde kurulan Muhassıllık Meclislerinin görevi, sancaktan alınacak vergilerin miktarını saptamak ve onların düzenli toplanmasını sağlamaktı. Bu meclislere muhassılın yanında yer alan memurlarından başka, sancağın hâkimi, müftüsü, zabiti, ruhani reisleri ve sancağın ileri gelenlerinden altı kişi katılacaktı. Bu kişiler seçimle belirlenecekti. Seçimlere aday olmak için, bulunduğu yöre halkından olmak, reşit olmak, devlet ve ülke işlerinden anlamak gibi şartlar aranıyordu. Bu şartları taşıyan herkes mahkemeye müracaatla adaylığını bildirebilirdi. Seçmenler ise farklı yorumlara sebep olabilecek bir usulle, kazaya bağlı köylerden kura ile tespit edilen beşer kişi ve kaza merkezlerinde de yerleşim yerinin büyüklüğüne göre “akıllı, söz anlar, emlak sahipleri” sıfatlarını haiz 20-50 kişi olacaktı.
Görüldüğü gibi bu seçim sistemi, tüm halkın katılımından uzaktı. Muhassıllık Meclisi’ne seçilenler genellikle, yörenin ileri gelenleri ya da mülki amirin tayin ettiği kimselerdi. Seçim, memleketin önde gelen nüfuzlu kimselerinin meclise girmesini sağlamıştır. Bununla beraber Osmanlı Devleti tarihinde ilk defa halkın temsilcilerinin seçimle belirlenmiş olması, demokrasi yolunda önemli bir adımdır. Bu adım, Sultan Abdülmecit’in 1845’te ilan ettiği bir fermanla daha da ileriye gitmiştir. Sultan Abdülmecit, Meclis-i Ali-i Tanzimat’a vilayetlerden ikişer temsilci davet etmiştir. “Yarı mebuslar” diye adlandırılan bu temsilcilerin Meclis-i Tanzimat’a girmeleri meşrutiyet yolunda çok önemli bir merhaledir. Seçim usulü, 1849 yılında kurulan Eyalet Meclisi’nde de uygulanmış, seçme ve seçilme hakları yeni esaslara bağlanmıştır. Bu meclislerde seçim, meclis ve müzakere usullerini tanıyan Osmanlı toplumu Meşrutiyet Meclisi’nin oluşumu ve başarısının zemininin sağlanmasının altyapısını hazırlamıştır. Burada mahallî idarelerin geliştirilmesi ve halkın yönetime kademeli olarak katılımının sağlanmasının Tanzimatçıların demokratlıklarından değil, devlet işlerinin daha verimli halledilmesi için duyulan ihtiyaçtan kaynaklandığına ayrıca dikkat çekilmiştir. Zira yönetim daha önceki dönemlerde mahallî temsilcilerin kontrolüne verdiği birtakım görevleri merkezîleştirmekten geri durmamıştır.